Değirmen; Alaçatı tarihine ve toplumsal hayatına damgasını vurmuş, yörenin en önemli simgelerinden... Alaçatı’nın unutulmaya yüz tutan simgesinden esinlenerek tamamen Alaçatı taşından inşa edilen otel, dört ayrı kuleden oluşuyor. Doğadan esinlenilmiş ve doğayla kucaklaşmış bu özgün mimarinin, ne Alaçatı’da, ne de başka bir yörede başka bir eşi ya da benzeri olmadığını söyleyebiliriz. Alaçatı’nın tarihi değirmenlerinin bulunduğu bölgede konumlanmış vaziyette tesis. Yani, hem rüzgarın ve kuş seslerinin içinde dinlenmeyi isteyenler için ideal; hem de birkaç adım attığınızda çarşının kalabalık sokaklarına çıkabileceğiniz bir konumda. Rengarenk çiçekleri , taşlarla sarmaş dolaş olmuş begonvillerle bezenmiş bahçesinden geçip, Yunan adalarındaki mimariyi andıran merdivenlerinden çıktığınızda, asude ve ılık rüzgarların estiği, Alaçatı’yı yukarıdan seyredebileceğiniz terasını görünce sakın şaşırmayın. “Gemlik’ e doğru/Denizi göreceksin/Sakın şaşırma” diyen Orhan Veli ustanın dizelerini anımsatırcasına… Terasında güneşlenebilir, alkollü alkolsüz içkilerinizi gün boyu yudumlayabilir ve gündüzden vereceğiniz sipariş ile keyifli bir akşam yemeği yiyebilirisiniz. Her bir kulede bulunan altlı üstlü ikişer tane olmak üzere toplam sekiz deluxe odası ile hizmet veriyor otel. Kulelerin ahşap kısımlarında mavinin dört farklı tonu kullanılmış; odalarda bu renklere göre ve modern / antik karışımı mobilyalarla dekore edilmiş. Kahvaltıda Ege’nin çeşitli yörelerinden titizlikle seçtikleri doğal tarım ürünlerini kullanmaya özen gösteriyorlar. Pişileri, börekleri, anne yapımı güneşte demlenmiş reçelleri ile şenlendirdikleri kahvaltı, damağınızda unutulmaz tatlar bırakıyor.